Vektörlerle Mücadele Hizmetlerinde Fiziksel, Ergonomik Ve Psikososyal Etkenlere Bağlı Meslek Hastalıkları
Nurullah YÜCEL, Emine Nurhan AKIN
Meslek Hastalıkları; İşyeri ortamında bulunan fiziksel, kimyasal ve biyolojik gibi çeşitli faktörlerin ve başka risk faktörlerinin etkisi ile ortaya çıkan hastalıkların ortak adıdır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ILO verilerine göre; Her gün, iş kazaları veya iş ile ilgili hastalıkların sonucunda, yılda 2.78 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği ve Her yıl çoğu işten uzun süreli devamsızlıklarla sonuçlanan 374 milyon ölümcül olmayan işle ilgili yaralanma ve hastalık olduğu ve Kötü iş güvenliği ve sağlık uygulamalarının ekonomik yükünün, küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3,94'ü olduğu bildirilmiştir (ILO, 2018).
SGK verilerine göre; 2016 yılında Türkiye’de meslek hastalığı teşhisi koyulan kişi sayısı 597’ dir (SGK 2016).
Meslek hastalığı nedenleri etmenlere göre sınıflandırıldığında;
Kimyasal kaynaklı meslek hastalıkları (gazlar, ağır metaller ve çözücüler),
Fiziksel kaynaklı meslek hastalıkları (radyasyon, soğuk ve sıcakta çalışma, Gürültü ve titreşim, Yüksek ve alçak basınçta çalışma, tozlar),
Biyolojik kaynaklı meslek hastalıkları (bakteri, virüs kaynaklı olanlar),
Psikolojik kaynaklı olan meslek hastalıkları (mobbing, stres, kar baskısı) ve ergonomiye özensizlikten (çevreden veya kullanılan cihazlardan) kaynaklanan meslek hastalıkları olarak ayırılabilir (MHR, 2011).
Vektörle mücadele çalışanlarının görevleri, halk sağlığını tehdit eden vektör canlıları ve dolayısıyla onların zararlı etkilerini ortadan kaldırmak ve kontrol altına almaktır. Uygulama sırasında fiziksel, kimyasal ve biyolojik nedenli meslek hastalıklarına maruz kalabilirler ve İş Yeri Tehlikeli Sınıflar Listesi’ne göre ‘’Çok Tehlikeli’’ işler sınıfında çalışırlar (OOH,2018; ISG yönetmeliği).
Pestisitler;
İnsan ve hayvanlara hastalık bulaştıran vektör mücadelesinde, tarımda ve ayrıca besin maddelerinin hazırlanması, depolanması ve tüketimi sırasında istenmeyen zararlıları, organizmaları, böcekleri ve yabancı otları uzaklaştıran, çoğalmalarını ve beslenmelerini engelleyen, öldürmek ve kontrol altına alan için kullanılan doğal veya sentetik zehirli (toksik) madde veya madde karışımlarının genel adıdır (Mutlu, vd., 2016, Yarsan vd., 2007). Hedef türler hedef olmayan türlere göre fizyolojik veya biyokimyasal benzerlikler gösterdiği için diğer canlılar üzerinde de zararlı etkilerinden dolayı, genel anlamda canlı öldüren “biyositler” olarak da adlandırılmaktadır (Soloneski S., vd., 2015; Babayiğit M.A. vd., 2014).
Pestisitlerin sınıflandırılması;
Hedef alınan organizmaya göre; insektisit (böcek öldürücüler), fungisit (mantar öldürücüler)…,
İşlevlerine göre, (yaprak dökücü, çekiciler, kaçırıcı vb.),
Kimyasal tiplerine göre, (organofosforlular, karbamatlar, piretroidler vb.),
Fiziksel özeliklerine göre, (fumigantlar vb.),
Kullanım alanlarına göre, (tarımsal ve tarımsal olmayan)
Dayanıklılık sürelerine (kalıcı olmayan, kalıcı, sürekli kalıcı vb.)
göre değişik şekillerde sınıflandırılırlar (Tirkayi vd.,2010; Güler Ç. ve Çobanoğlu Z., 2001).
Vücuda olan etkileri ile toksisite derecesine göre; Çok zehirli (danger), Orta derece zehirli (warning), Az zehirli ve En az zehirli olmak üzere dört gruba ayırarak sınıflandırma yapmıştır (EPA,2005).
Dünya’da ve Türkiye’de pestisit tüketiminin artması; Zararlıların daha geniş alanları etkilemesi, Vektörlerle yayılan hastalıkların artması, Küresel iklim değişiklikleri, Ülkeler arası ticaret ve seyahatın artması, Dünya nüfusunun artması, Kentleşme, Ekilebilir tarım alanlarında kalitenin düşmesi, Yükselen pazarlar ve rekabet, Yabancı istilacı türlerin yayılması ve Biyositlere karşı direncin oluşarak yeni ilaç arayışları ile sektörün büyümesinden kaynaklanır.
Pestisit Tüketimi; Dünya pestisit pazarının büyüklüğünün yaklaşık 45 milyar dolar, Türkiye pestisit pazarının ise yaklaşık 600 milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. Dünya çapında pestisit tüketimi yılda iki milyon ton civarında olup, Yalnızca % 45'inin Avrupa tarafından, % 25'inin ABD ve dünyanın geri kalanında % 25’ i tarafından tüketilmektedir. Avrupa ülkelerinden Hollanda ve İtalya yüksek pestisit kullanımlarıyla öne çıkan ülkelerdir. Türkiye’de ise pestisit tüketiminin 1.3 kg/ha olduğu tahmin edilmektedir. Pestisit tüketim miktarları bakımından Latin Amerika ülkeleri başı çekerken (Bahamalar 59.4, Kolombiya 15.3 gibi), Japonya, Çin, Malezya ve Yeni Zelanda ise yüksek pestisit kullanımı ile dikkat çeken ülkeler arasındadır. (Kaymak S., ve Serim A.T., 2015; De A., 2014).
Pestisitlere mesleki maruziyet; Genellikle açık tarlalarda ve seralarda çalışan tarım işçileri, haşere kontrol çalışanları, ev böceklerinin yok edicileri ile pestisitlerin üretiminde, hazırlanmasında depolanmasında, taşınmasında çalışanlarda ortaya çıkar (Damalas CA, vd.2011).
Mesleki pestisit maruziyetinde etkilenmenin şiddetini arttıran faktörler; Etkilenen kişinin cinsiyeti, Yaşı ve direnç durumuna, Ortamın sıcaklık, rüzgar ve nem durumuna, Pestisitin dozuna, Formülasyonuna (etkinliği arttırmak için, hedef türlere ulaşmayı kolaylaştırmak için kullanılan adjuvan kimyasallar), Fizikokimyasal ve toksikolojik profillerine, Uygulama yoğunluğu, Sıklık, süre ve yöntemine, Kişisel koruyucu ekipman kullanımının yetersizliğine göre değişir (Damalas C.A.,2011; M.A., vd. 2013 ).
Pestisitlere mesleki maruziyet; Normal sızıntılar veya kaza sonucu pestisit sızıntıları, hatalı püskürtmeler, Kazara dökülmesi, Ekipmanların yanlış kullanımı ve güvenlik kurallarına uyulmaması, Pestisit formülasyonlarını karıştırırken uygulayan kişi üzerine sıçraması veya kişisel koruyucuları olmayan uygulama işçilerine püskürtme sırasında sürüklenme ile meydana gelebilir (Ye M., 2013; Damalas CA,2011). Tarım işçileri ve onların aile üyeleri arasında mesleki maruziyetinin oldukça yaygın olması ile birlikte, pestisitler ile doğrudan ve sıklıkla çalışan kişiler en yüksek maruz kalma riski olan gruplardır ve pestisit uygulayıcıların aile üyeleri de böcek ilaçlarına önemli ölçüde maruz kalabilirler (Ye M., vd. 2013 ). Genel popülasyonun pestisitlere maruz kalması, daha önceden pestisit kalıntıları ile kontamine olmuş yiyecek ve içme suyunu tüketmesi ve ev böceklerinin yok edilmesi ile ortaya çıkar (Damalas C.A.,2011). Pestisitlere yönelik mesleki maruziyet, maruziyet düzeylerinin oldukça düşük olduğu çevresel maruziyetlerle karşılaştırıldığında genellikle nispeten yüksek dozlardadır (Ye M., vd. 2013). Pestisitler insan vücuduna ağız yolu ile mide bağırsak sistemi, deri veya göz yoluyla (dermal adsorpsiyon) ve solunarak (inhalasyon) olmak üzere 3 çeşit yolla girebilirler.Solunum inhalasyonu ve dermal absorpsiyon, mesleki ortamlarda pestisit maruziyetinin birincil yolları olarak kabul edilir ve en fazla maruziyet deri yolu iledir (Ganguly P. and Singh V.M.,2018, Ye M.,2013).
Deri Yolu ile Emilim; Pestisitler, zararlıların yüzey dokusu boyunca kolayca emilecek şekilde formüle edildiğinden, deri yolu ile emilim, maruziyetinin önemli bir yoludur. Terleme ve vücudun nemli olması deriden pestisitin absorbe etmesine yardımcı olacağı gibi, kesilmiş veya sıyrılmış ciltler için pestisit emilimini 100.000 kat artırabilir (SP,2009). Dermal emilim, pestisitlerle veya pestisit kalıntıları ile kontamine olan giyim ve aletlerle de doğrudan cilt temasıyla gerçekleşir. Özellikle eller ve önkollar ile pestisitlere maruziyetin yüzde 95'ten fazla deri yolu ile olduğu, kimyasallara dayanıklı eldivenler ile bu durumun kaldırabildiği görülmüştür (Potential Health Effects of). Gözler ve genital bölge, pestisitleri önkollardan veya ellerden daha kolay emer. Gözler pek çok pestisite duyarlı oldukları için göz koruması ve hijyen uygulamaları çok önemlidir, kontamine el ya da giysilerle gözlerin ovuşturulması ve pestisitlerin saçılma, sıçrama veya dökülme ile ciddi etkilenmelere neden olabilir (SP.,2009; Babayiğit M.A. vd).
Parathion için vücutta emilim yerleri ve emilim miktarlarında etkilenme oranına bakıldığında; Alın %36, Kafa %32, Kulak arkası %34, Kulak kanalı %47, Koltukaltı %64, El Sırtı %21, Karın %19, Dirsek ön yüzü %29, Önkol %8,6, Avuç içi %12 ve Gözler ve kasık bölgesi %100 olarak en çok maruz kalınan vücut bölgesi olduğu tespit edilmiştir (SP.,2009).
Ağız yoluyla ile Emilim; Cilt emilimi en yaygın maruz kalma olarak görülürken, en şiddetli zehirlenme yolu genellikle pestisitlerin yanlışlıkla ağız yoluyla alındığı zaman ortaya çıkar. Az miktarda kimyasal yutulduğunda dahi mide ve bağırsakların yüksek emme kapasitesinden dolayı, şiddetli zehirlenmelere yol açar. yerken ölçülebilir miktarda böcek ilacı yuttuğunu göstermişlerdir (SP.,2009;). Pestisitlere yüksek düzeyde maruziyetin ardından dermal ve sindirim yolu ile maruziyetin, sistemik inflamasyon veya duyarlaşma için ilişkili olduğu görülmüştür (Ye M., vd. 2013).
Solunum Yolu ile Emilim; Solunum riskleri kötü havalandırılmış çalışma ortamında çalışanlarda, genellikle yüksek düzeyde uçucu pestisit ürünleri uygulandığında ve özellikle de solunum koruyucu ekipmanı olmadığında (örn., filtreli maske) ortaya çıkar. Pestisit uygulayıcılarının ince partüküllü spreyleri kaba partüküllü spreylerden daha fazla teneffüs edilmesi daha yüksek olasıdır. (SP.,2009;). Tarımsal mesleklerde, pestisit maruziyetinin yaklaşık % 10'u solunum yolu ile gerçekleşir, geri kalanı dermal emilim veya sindirim yoluyla gerçekleşir (Ye M., vd. 2013). Katılar, uygulama ekipmanına yüklenirken toz oluşturabilir, solunum tehlikelerine yol açtığı gibi yüze ve gözde maruz kalmaya neden olur (Damalas C.A.,2011).
Meslek Hastalıkları; Ortaya çıkan bulgular, pestisit maruziyetinin sağlığı etkilediği bilinmektedir. Mesleki maruziyetin, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki görülme sıklığının yıllık, her 100.000 çalışanda, 18 vakanın pestisit ile ilişkili olduğu sonuçlandığı bilinmektedir (Kamel F. Ve Hoppin J.A 2014). En iyi bilinen sağlık etkileri sinir sistemini içerir. Akut yüksek düzeyde pestisit maruziyetinin nörotoksik sonuçları iyi bilinmektedir.Maruz kalma, nörodavranışsal performanstaki bozukluklar ve sinir fonksiyonundaki anormallikler gibi bir dizi semptomla ilişkilidir. Daha ılımlı pestisit seviyelerine maruz kalmanın da nörotoksik olup olmadığı daha tartışmalıdır. (Kamel F. Ve Hoppin J.A 2014).
Psikiyatrik bulgulara etkileri: Çevresel pestisit maruziyetiyle nörodavranışsal bozukluklar arasındaki bağlantının değerlendirildiği bir çalışmada, ABD’de tarımda çalışanlarla tarımda çalışmayan aynı etnik kökene mensup bireyler arasında bir çalışma yapılmıştır. Organofosfat metaboliti olan ‘dialkil fosfat’ miktarının idrarda ölçüldüğü çalışmada idrar dialkil fosfat miktarı ile evlerde ölçülen toplam metil organofosfat (azinphos-metil, phosmet, malathion) seviyeleri birbiriyle ilişkili bulunmuştur. Tarımda çalışan ve pestisitlere maruz kalan bireylerin aynı etnik kökene mensup tarımda çalışmayan bireylere göre nörodavranışsal açıdan yapılan testlere daha kötü yanıtlar verdikleri tespit edilmiştir (İstanbulluoğlu H., vd. 2009). Yapılan çalışmalarda elde edilen bulgular, tarımda çalışan ebeveynlerin çocuklarının pestisitlerden daha fazla risk altında olduklarını göstermektedir. Organofosfat maruziyetinin, özellikle motor fonksiyonla yapılan testlerde, nörodavranışsal performans üzerinde öğrenme konusunda eksikliklerle ilişkili olabileceğini, ABD'deki organofosfatların kullanılmasının düzenleyici çalışmalarına rağmen, önceki çalışmalara göre tarımsal hane halklarında, tarımsal olmayan hane halklarına göre her ne kadar önceki çalışmalara göre düşükse de yüksek oranda organofosfat tespit etmişlerdir (Butler-Dawson J vd.,2016). Bazı pestisitler nörotoksiktir ve deneysel kanıtlar depresyonun altında yatan nöral sistemler üzerindeki etkilerini gösterir. Son zamanlardaki epidemiyolojik kanıtlar, pestisit maruziyetleri ve depresyon arasındaki ilişkileri de göstermektedir. Yapılan çalışmalarda pestisit hazırlayıcıları ve uygulayıcıları arasında daha yüksek bir depresyon sıklığı saptanmıştır. Organofosfat maruziyeti üzerine çalışanlar ile depresyon ya da depresif belirtilerle ilgili daha büyük bir risk olduğu ilişkili bulunmuştur. Karbamata maruz kalan muz işçilerinde depresyon ve anksiyete semptomlarını arttırmadığı, ancak intihar düşünceleri için olasılık oranlarının yüksek olduğunu gösterdiler (Marc G., vd. 2013).
Fiziksel hastalıklar; Pestisit uygulayıcıların yaptıkları vektör mücadele çeşitlerinden biri olan kemirgen mücadelesi gibi kanal kapaklarını kaldırırken ani ve yanlış hareketlerinden dolayı bel ağrısı oluşabileceği gibi, Standartlara uymayan, DSÖ onaylamadığı sırt pompalarının kullanılması da kullanım süresinin artması ile birlikte, zamanla bel eğriliğine ve omurga yapısının bozulmasına yol açabilir. Yüksek debili cihazlar ile çalışırken; Kulak tıkaçlarının takılmaması zamanla işitme kaybına sebep olabilir. İşitme kaybının düzeyi sesin maruziyet süresine, şiddetine ve çalışan kişinin yatkınlığına bağlı olabilir. Kurşun birleşikleri ve trimethytin gibi ağır metallerin, xylene ve carbon sülfür gibi solventlerin gürültü ile birlikte işitme kaybına sebep olduğu deneysel çalışmalarda gösterilmiştir. Hayvan deneyleri ile yapılan çalışmalarda, toluen, styrene ,ethylbenzene, p-xylene, çeşitli methylstyrenes, allylbenzene, ve n- propylbenzene gibi aromatik çözücülerin kokleo-toksik etkilerinde, aromatik çözücülere uzun süreli maruz kalmanın, ilk hedef olarak koklear kıl hücresi ile geri dönüşümsüz işitme bozukluğuna neden olduğu gösterilmiştir (Pierre Campo vd.,2013, Köseoğlu P. ve Doğusan F. 2001).
Sonuç Olarak;
Pestisit maruziyeti ve mesleki hastalıklardan korunmak için, Sağlık Bakanlığından onaylı, kayıt ve ruhsat numarası belli olan ürünler kullanılmalıdır.
Pestisit uygulayıcılarına belirli aralıklarla eğitim ve seminerler ve pratik uygulama örnekleri verilerek hem uygulamanın iyi yapılması hem koruyucuların iyi kullanılması sağlanmalıdır.
Kimyasal, fiziksel ve biyolojik hastalıklar açısından yüksek risk grubunda bulunan uygulama personeline iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri düzenli ve sık aralıklarla verilmelidir.
Direnç oluşumunu önleyen tedbirler alınarak, uygulanan pestisitlerin dozunun ve toksisitesinin artmasının önüne geçilmelidir.
Zararlılarla mücadelede ilk başta kültürel ve fiziksel mücadeleye öncelik verilmeli çevreye ve diğer canlılara zarar vermeyen biyolojik ilaçların uygun ve kullanılabilirliği kolay olanı tercih edilerek, kimyasal kullanmak zorunda kalınırsa çevreye ve insan sağlığına en düşük etkili olanlar kişisel koruyucular dikkatli ve özenli kullanmalıdır.